Martin Heidegger'in varoluşçuluk teorisini, insanın varoluşuna dair derin bir sorgulamayı temel alarak ortya koymuştur. Heidegger, bireyin "Dasein" yani "orada olma" varlığa anlam kazandırdığı düşüncesini vurgular. Bu kavramın, insanın sadece var olanı açıklaması, kendi varoluşunu bir şekilde sorgulaması ve anlamlandırma çabasında olması durumunu ifade eder. Heidegger göre, bireyin dünyayla ilişkisinde kendi varoluşsal sınırında ve nihai olarak kendi ölümlülüğünü fark ettiğinde, gerçek anlamda varlığın özüne yaklaşır. Bu sorgulama, yalnızca bireyin yaşamına değil, aynı zamanda insanın sanatına, felsefesine ve kültürüne olan katkısına da derin bir perspektif kazandırdığına inanmaktadır. Heidegger'in "varlık" üzerine ilgi gösterdiği, modern sanatta özellikle soyut ve varoluşçu yaklaşımlarda sıkça rastlanan bir çıkış ortaya koymuştur. Sanatın, varoluşu ifade etme ve insan deneyiminin derinliklerine doğru bir genişleme gücüne sahip sanat eserinin hakikatını savunmuştur. Bu doğrultuda Orhan Cebrayoğlu'nun sanat anlayışı, Heidegger'in varoluşçu felsefesiyle güçlü bir bağlantı kurulması gerekir. Sanatçının eserlerinde, bireyin yalnızlığı, varlıklarını sorgulaması ve insanın evrenle kurduğu iletişim sonrası ortaya koyduğu resim santıyla dikkat çekmektedir. Özellikle somut biçim ve formların dışına çıkarak soyut kavramlar üzerine inşa ettiği derin bir varoluş felsefesi kurgusu özerine sanatını ortaya koymaktadır.Ve izleyiciyi bu kurgusal makanın sahnesine dahil ettiği görülmekte. Cebrayoğlu'nun eserlerinin Heideggerci bir birlikteliği nasıl ele alınabileceği ve farklının varoluşsal temaları nasıl yansıtıldığı üzerinde durmaktadır. Eserlerinin estetik tarafı ise, Heidegger felsefesinin üzerine tasarladığı dünyayla “yeryüzü” arasındaki gerilimden yararlanmıştır. Cebrayoğlu'nun çalışmalarında kullanılan soyut biçimler, dünyaya dair bir düzen ya da anlam sunmaz; aksine, insanın kaotik ve sorgulayıcı doğasını estetize ettiği görülmektedir. Performans sırasında hareket halinde olan sanatçının renga renk olan formlarıda plastik ve estetik formlar oluşturarak izleyici karşısında sanatını sunuyor. Böylece izleyicinin kendi varoluşsal yorumunu yapmasına olanak tanımıştır. Cebrayoğlu, sanat pratiğinde performans ve görsel sanatları birleştirerek izleyiciyi çok katlı bir deneyim kazanmasına davet ediyor. Sanatçının eserleri, yalnızca görsel bir ürün değil, bir süreç, bir olay olarak ele alınması gerekir. Heidegger'in “hiçlik” ve “varlık” arasındaki gerilim üzerine inşa ettiği yenilikleri vurgular. Sanatçı, beyaz tuvalin geleneksel sınırlarını aşarak, sanki bir boşlukla diyalog kurar gibi ve bu diyalogdan doğan yeni bir varoluş biçimi yaratıyor. Sanatçı beyaz yüzeyi, bir başlangıç noktası olarak değil, varlığın kendisini ortaya çıkaran dinamik bir alan olarak ele aldığı görülmektedir.
Martin Heidegger's theory of existentialism was based on a deep questioning of human existence. Heidegger emphasizes the idea that the individual's "Dasein", or "being there", gives meaning to existence. This concept refers to the situation in which a person only explains what exists, questions his own existence in some way, and tries to make sense of it. According to Heidegger, when an individual realizes his own existential limit in his relationship with the world and ultimately his own mortality, he truly approaches the essence of existence. He believes that this questioning provides a deep perspective not only to the individual's life, but also to the contribution of man to his art, philosophy, and culture. Heidegger's interest in "being" has revealed a frequently encountered emergence in modern art, especially in abstract and existential approaches. He advocated that art is a tool (what is this tool) that has the power to express existence and expand into the depths of human experience. In this direction, a strong connection should be established between Orhan Cebrayoğlu's understanding of art and Heidegger's existential philosophy. The artist's works draw attention with the individual's loneliness, questioning their existence and the painting art he puts forward after the communication established by man with the universe. He presents his art based on a deep existential philosophy fiction that he builds on abstract concepts, especially going beyond concrete forms and shapes. And it is seen that he includes the audience in the stage of this fictional space. Cebrayoğlu's works focus on how a Heideggerian unity can be addressed and how existential themes of the different are reflected. The aesthetic side of his works, on the other hand, has benefited from the tension between the world and the "earth" that Heidegger's philosophy designed. The abstract forms used in Cebrayoğlu's works do not offer an order or meaning for the world; on the contrary, it is seen that they aestheticize the chaotic and questioning nature of man. The artist, who is in motion during the performance, presents his art to the audience by creating plastic and aesthetic forms with his colorful forms. Thus, he has allowed the audience to make their own existential interpretation. Cebrayoğlu invites the audience to gain a multi-layered experience by combining performance and visual arts in his art practice. The artist’s works should be considered not only as a visual product but also as a process, an event. He emphasizes the innovations that Heidegger built on the tension between “nothingness” and “being.” The artist transcends the traditional boundaries of the white canvas, as if establishing a dialogue with a void, and creates a new form of existence that emerges from this dialogue. The artist seems to treat the white surface not as a starting point, but as a dynamic area that reveals being itself.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.