Bu çalışma, sanat yapıtlarında dikiş veya nakış tekniklerinin kullanımını ve bu tekniklerin sanatsal ifadede nasıl bir yaratıcı dünya sunduğunu incelemektedir. Geleneksel olarak kadın emeğiyle özdeşleşen bu tekniklerin, sanatçılar tarafından bireysel ve toplumsal temaları irdelemek için yeniden ele alındığı, böylece hem estetik hem de toplumsal eleştiri platformu oluşturduğu görülmektedir. Araştırma, dikiş ve nakış tekniklerini kullanarak sanatsal bir dil oluşturan Louise Bourgeois ve Ghada Amer’in yapıtlarını inceleyerek, bu tekniklerin sanattaki kavramsal ve estetik katkılarını ortaya koymayı hedeflemektedir. Sanatçılar, bu geleneksel tekniklerle kişisel anılarını, toplumsal cinsiyet rollerini ve kadın kimliği gibi kavramları sorgulayarak ifade alanlarını genişletmişlerdir. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden görsel doküman analizi tekniği benimsenmiş olup, seçilen sanatçılar tarafından üretilen yapıtlar hermeneutik yaklaşımla incelenmiştir. Hermeneutik analiz, sanatçıların teknikleriyle ifade ettikleri anlam katmanlarını yorumlayarak, bu tekniklerin geleneksel anlamlarının ötesine geçişini ele almaktadır. Araştırmada, Louise Bourgeois’nın “İyi Anne”, “İsimsiz”, “Tekli I” ve Ghada Amer’in “Perilerim #2”, “Kayıp Bir Diptik” adlı yapıtları incelenmiştir. Her bir sanatçının bu geleneksel tekniklerle oluşturduğu sanatsal dünyalar, bireysel deneyimlerinden yola çıkarak geniş bir toplumsal eleştiri alanı sunmaktadır. Geleneksel tekniklerin Louise Bourgeois ve Ghada Amer tarafından yeniden yorumlanarak güçlü bir sanatsal direniş aracı olarak kullanıldığı izlenmiştir. Yine dikiş ve nakış yoluyla çocukluk travmaları, duygusal yaralar ve bastırılmış anıları görünür kılarak, sanatı bir iyileşme ve yüzleşme alanına dönüştürdükleri görülmüştür. Özellikle Bourgeois’nın “İyi Anne” yapıtında, bu tekniklerin kişisel acıları derinleştiren bir anlatım dili sunduğu gözlenmiştir. Ghada Amer’in dikiş tekniklerini kullanarak kadın bedenini ve cinselliğini ataerkil bakış açısından özgürleştirdiği ve böylece kadın bedenini ve cinselliğini yeniden tanımladığı görülür. Sanatçı, geleneksel olarak “kadınsı” olarak görülen teknikleri sanata entegre ederek, kadın kimliğini ve bedeni sahiplenmeyi yücelttiği bu sayede, sanatın izleyiciye kadının kendi bedenine dair bağımsız bir bakış açısı sunduğu gözlenmiştir. Ayrıca dikiş ve nakışın sanattaki işlevinin, estetik değerlerin ötesine geçerek toplumsal normların sorgulandığı bir ifade alanına dönüştüğü görülmüştür.
This study investigates the application of sewing and embroidery techniques in artworks and their provision of a creative realm for artistic expression. These techniques, historically linked to women's labor, have been re-evaluated by artists to explore personal and societal topics, so establishing a foundation for both aesthetic and social critique. The study seeks to elucidate the conceptual and aesthetic contributions of these techniques in art through an analysis of the works of Louise Bourgeois and Ghada Amer, who employ sewing and embroidery to formulate an artistic language. Through these conventional approaches, the artists have broadened their expressive domains by interrogating personal memories, gender roles, and notions of female identity. The study employed visual document analysis, a qualitative research method, to examine the works of selected artists via a hermeneutic lens. Hermeneutic analysis elucidates the multifaceted meanings conveyed by artists through their methodologies and addresses the evolution of these methodologies beyond their conventional interpretations. The study investigated Louise Bourgeois's works “The Good Mother”, “Untitled”, “Single I” as well as Ghada Amer’s “My Nympheas #2”, “A Lost Checkered Dyptic”. The artistic realms established by each artist through these conventional approaches provide a broad platform for societal critique rooted in their personal experiences. Traditional techniques have been reimagined and employed as a potent instrument of creative resistance by Louise Bourgeois and Ghada Amer. By rendering childhood traumas, emotional injuries, and suppressed memories visible through stitching and embroidery, they have converted art into a realm of healing and confrontation. Particularly in Bourgeois' “Good Mother”, it was noted that these tactics provide a narrative language that intensifies emotional anguish. Ghada Amer’s application of sewing skills emancipates the female body and sexuality from patriarchal constraints, thereby redefining them. By incorporating techniques conventionally regarded as “feminine” into art, the artist celebrates female identity and bodily autonomy, so providing the audience with a distinct perspective on women's corporeal existence. The roles of sewing and embroidery in art extend beyond mere aesthetics, becoming into a medium for challenging social standards.
By subscribing to E-Newsletter, you can get the latest news to your e-mail.